Kiracıların Tamamını Ev Sahibi Yapacağız
- 1 Mart 2023
Mevcut ekonomimizde uygulanan borç ekonomisini değiştirdiğimizde Türkiye’deki %50’ye yakın kiracı olan insanımızın her biri ev sahibi olabilecek zenginliğe ulaşacaktır.
Milli YoL Partisi sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Yunus EKŞİ haftalık basın açıklamasında yaptı. EKŞİ, basın açıklamasında şunları söyledi.
Gündemimizde yine maalesef deprem var. Depremin ülkemizde oluşturmuş olduğu tahribatlar bugün artık toplumumuzun farklı alanlarında da hissedililir hale geldi. Özellikle Ankara’da İstanbul’da kiraların çok ciddi bir artış göstermesi ayrı sosyal sorunlara kapı açacağını bugünden sinyallerini vermekte. Bu konuyla ilgili İBB meclisinde bir toplantı yaptı. İstanbul’daki depremle ilgili çalışmalarıyla ilgili Sayın İmamoğlu yapmış olduğu açıklamalarında bütünleştirici ve çözüme yönelik birlikte hareket edelim mesajları verdi. Vermiş olduğu bu mesajlar ile birlikte 90 bine yakın binanın yıkılıp, yeniden yapılması gerektiği anlamında bir açıklamada bulundu. Bu binaların 360 milyar gibi bir maliyetinden bahsetti. Tabii Hatay’da deprem bölgesinde kendisi bir takım izlenimler alarak da bazı önerilerde bulundu.
İmamoğlu’nu kim yönlendirdi?
Hangi akıl sahibi kendisini yönlendirdi bilmiyorum ama, Sayın Ekrem İmamoğlu riskli yapıların korunması ile ilgili kendisinde bir takım sunumlar yapılmış ki karbon elyafı gündemine almış. Yani sakat olan binaların sağlamlaştırma ve güçlendirilmesi ile ilgili karbon elyafla resmi binaların güçlendirilmesinden bahsediliyor. Buradan açık ve net bir şekilde ifade ediyorum; bu ifade edilen karbon elyaflı takviye çalışmaları kesinlikle depreme karşı bir tedbir mahiyetinde düşünülemez. Bunlar kolonlarda ve taşıyıcı yapı elemanlarının yağmurdan korozyon çalışması şeklinde düşünülebilir. Ama asla binaları depreme karşı bir koruyucu ve güçlendirme şeklinde düşünülemez.
Kimin nasıl bir rant peşinde koştuğunu bilmiyoruz. Ama Milli Yol Partisi olarak beklenen İstanbul depremine karşı bunun gibi göstermelik suni çözümlerin yapılmasına asla müsaade etmeyecek açıklamalarımızı yapacağız ve bunların yanlışlığını kesinlikle ifade edeceğiz.
Önce İstanbul’daki mevcut olan 2000 yılından önce inşaa edilen 810 bin binayı yıkayacaksınız. Bu binaların içerisinde yaşayan insanlara yeni istihdam ve iskan alanları oluşturacaksınız sonra insanları buraya taşıyacaksınız. Kalkıp adalı cümleler kurarak “bu işin öneminin farkındayız hepimiz sorumluyuz” gibi yuvarlak cümleler kurup sonra iş uygulamaya gelince merkezi hükümet bir tarafa çekecek belediye bir tarafa çekmesi gibi olumsuzluklar yine devam edecek ama sorun çözülmeyecek.
İBB Başkanı olarak kesin çözümler ortaya koymak zorundadır. Öyle karbon takviyesi imiş, suni dönüşümlermiş bunlar çözüm değil. İstanbul’daki bütün yeni yapılacak olan binalara sismik izolatörlerin kullanılması gerekir. Düşük katlı yapılacak binaları da bu şekilde değerlendirmek zorundasınız. Tabii İstanbul’la ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum yaptığı açıklamada bir milyon 500 bin konutun şehrin doğusu ve batısında yeni şehir rezer alanlarına taşınacağı açıklamasını yaptı. Bu açıklamaya Milli YoL partisi olarak sevinç duyduk.
1,5 milyon konutu neye göre hangi ölçüme göre söyledi?
Bunu bilemiyoruz. Ancak bunu binaya vurduğunuz zaman çok cüzi bir rakama tekabül ettiğini biliyoruz. Yapılması gereken altını bir kez daha ısrarla çiziyoruz.
2000 yılından önce yapılmış olan İstanbul’daki 811 bin binanın yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bunun gerçekleşmesi ile ilgili özellikle ortaya konulan maliyetleri nasıl karşılayacağız yaklaşımlı arayışları maalesef yine “borçlanarak bu işi çözeceğiz” anlayışı var. Bu işi halkın sırtına vurarak çözeceğiz anlayışı var.
Halkın yeni evlerine kavuşması için hangi yeni bir modelin uygulanması gerektiğini de daha önce ifade ettik. Paranın kaynağına nasıl ulaşılması gerektiğini daha önce ifade ettik. İstanbul depremine karşı tekrar altını bir kez daha çiziyoruz. Parayı oluşturacak olan kredi mekanizması borçlandırma mekanizmasının dışına çıkılması gerekiyor. Bunun için biliyorsunuz afet ve deprem bakanlığını önermiştik. Afet ve Deprem Bakanlığının bir bütçesinin oluşturulması gerektiğini söyledik. Bütçesinin mevcut Merkezi sistemin bütçesinin çok üstünde bir bütçe olması gerektiğini söyledik. Dolayısıyla Türkiye bazında meseleye bakılması gerektiğini ve Türkiye’deki bütün yapıların gözden geçirilmesi gerektiğini yıkılması gereken yapıların yıkılıp yeni depreme dayanıklı yapılar şeklinde inşa edilmesi gerektiğini ifade ettik.
Bunların maliyeti nasıl karşılanacak?
Hükümette muhalefet de maalesef bu maliyetleri karşılama ve kaynağı nereden bulacakları noktasında her ikisinin de tek iki tane gelir kaynağı var. Biri dış borçlanma ikincisi iç borçlanma ve bunu milletin sırtına vergiler yoluyla yüklemedir. Yeni yapıların borçlanma yapılmadan Maliye ve Hazine Bakanlığına ait olmak kaydıyla Afet Türk lirasının basılarak yeni bir ikincil parayla finanse edilmesi gerektiğini ifade ettik. Bunun yapılması hukuki anlamda mümkündür, iktidarın bütün maliyetleri karşılayacak şekilde yeni bir para kredi modeli üzerinde kurgulaması mümkündür.
Oluşturulacak Deprem ve Afet Bankası sistemi üzerinden alternatif finansman modeli üzerinden bunu kurgulamak ve bu binaları ücretsiz bir şekilde vatandaşlarımıza vermek mümkündür. Çünkü devletin görevi ve vazifesi insanların mallarını ve canlarını korumaktır. Yeri geldiğinde insanlarımız bu topraklar için canlarını veriyor, şehitler veriyor. Şimdi devlet de insanlarımızın evlerini ve canlarını bu şekilde koruyarak yeni bir para kredi sistemi ile bu maliyetleri çok rahatlıkla karşılayabilir.
Kendi evini kendin yap
Milli Yol Partisi olarak kendi evini endin yap projesini başlatacağız ve vatandaşlarımızın önünü açacağız. Türkiye’de 9 milyon 200 bin konut ihtiyacı var. Bunu da şuna göre söylüyoruz. Türkiye’de halkın %52’si ev sahibidir. Yüzde 48’nin kiracılardan olması 9 milyon 200 bin konut ihtiyacının olduğunun da ayrı bir gerçeğidir. Fakat her yılda artan nüfusa göre Türkiye’nin 800.000 yeni konut ihtiyacı var.
Depremle karşı karşıya kalmamızdan dolayı kaynaklanan büyük bir kira talebi var ve insanlarımız kiralık evler bulamıyor. Büyük şehirlerimizde deprem bölgelerinden göçen insanlarımızın yoğun taleplerinden kaynaklanan akıl almaz bir kira artışları var. Şimdi hükümetimizde bir takım hukuki düzenlemeler yapıyor kira fiyatlarının arttırmaması için.
Peki öyleyse;
Bunlar yapıldıktan sonra mevcut olan ihtiyacın karşılanması için siz bu yasal düzenleme ile bu talebin önüne geçebilecek misiniz?
Sürekli serbest piyasaya bağlamda müdahale mi edeceksiniz?
İşte bunu yaptığınız takdirde, üretmediğiniz takdirde belli bir zaman sonra fahiş kira artışları kontrol etmeniz maalesef mümkün olmayacaktır. Milli Yol Partisi olarak milletimizin ev sahibi olması gerektiğine inanıyoruz. Bunun içine kira gelirlerinin bir yatırım aracı olmaktan çıkması gerektiğini, kiracıların ev sahibi yapılması gerektiğini bununla ilgili olarakta devletin büyük projeler başlatması gerektiğine inanıyoruz.
Bu bağlamda 9 milyon 200 bin kiracının daire/konut sahibi olması için maliyetleri devletin oluşturacağı TOKİ’ye çok daha güçlü katkı sağlayabilecek olan deprem ve afet bakanlığı’ndaki yeni teklif etmiş olduğumuz finansal sistemle bunlar takviye edilebilir desteklenebilir. Çünkü bir realite var. Bugün her ne kadar serbest piyasada maliyetin 10-14 bin lira arasında bir inşaatın metrekaresi söylense de vergilerin düşürülmesi ve devletin büyük kapsamda bu projeleri özel sektörle de birlikte çalışarak yapması bizim hesaplarımıza göre 100 metrekare bir dairenin 800 bin liraya kadar maliyeti düşebilmektedir. Bu da 9 milyon 200 bin kiracı daire xahibii olması için 7 trilyon 360 milyar gibi bir maliyet rakamına tekabül eder. Adeta milletin toplam borcuna tekabül ediyor. Bu parayı bizim önermiş olduğumuz yeni Afet Türk Lirayı sektöre soktuğunuz zaman maliyetleri çok daha aşağıya çekebilecek bir noktaya getirilebilir.
Ülkemizin yüzölçümü 783 bin 562 lometre karedir. Bütün nüfusumuzu 300 metrekare arsalar içerisinde 2 katlı 100 metrekara ev olacak şekilde 8.500 kilometre kareye sığdırabiliriz. Başka bir ifade ile ülkemizin bir ucundan bir ucuna bir çizgi çektiğinizde bütün nüfusumuzu bu bölgede bu çizgi üzerinde oluşturabiliriz. Şehirlerimizin büyük şehirler haline getirilerek yaşanmaz bir şehir felsefesinden çıkarak önermiş olduğumuz yeni şiir yapılanması içerisinde Türkiye’de bambaşka şehir felsefesi oluşturabiliriz.
Bu bağlamda daha önce de ifade ettiğimiz gibi şehir felsefemizi betona dayanan bir şehir anlayışından çıkartarak ağırlıklı ahşap tarzda binaların yapılarak insanlarımızın huzurlu evlere yerleşmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu bağlamda atılması gereken adımlar elbette sivil toplum örgütleri ve özel sektörle birlikte planlanarak merkezi hükümet tarafından yapılması gerekir.
Bizim en büyük endişemiz şudur.
Aradan belli bir zaman geçtikten sonra bu deprem meselesi daha önce olduğu gibi unutulacaktır. Milli Yol Partisi olarak bu meseleyi asla unutmayacak, unutturmayacağız. Can ve mal kaybımızın ülkenin büyük kayıplara sebebiyet verdiğini aşikar hepimiz gördük. Dolayısıyla bir savaşa girmişten daha büyük bir darbe almış durumda olan ülkemizin asla bu konuda bu politikaları geciktirmesi ya da seçime endeksli palyatif çözüm önerileri ile göz boyama şeklinde sunulmasını kabul etmiyoruz.
Kızılay çadırları para ile satamaz
Duyduğumuzda üzüldüğümüz Kızılay çadırlarının para ile satılması meselesidir. Ülkemizde çok enteresan bir şey var. Kurumlar milletimiz için kuruluyor. Yardım kuruluşlarına da milletimiz yardım ediyor. Bu yardım kuruluşlarının üretmiş oldukları da milletimiz için ihtiyaç duyulduğu anda seferber edilmek zorundadır. Bununla ilgili oluşturulmuş olan prosedürler, kararların alınması süreçleri olağanüstü hal ilan edilen bu bölgelerde asla geçerli olamaz. Kızılay’ın ister afad’a İster özel bir derneğe, sivil toplum örgütüne çadırların parayla satılmasını asla kabul etmiyoruz. Hiçbir hukuki gerekçi olarak da önümüze konmasını kabul etmiyoruz. Siz yardım kuruluşu olarak millet tarafından oluşturulmuşsunuz ve ayakta millet tarafından tutuluyorsunuz. Siz bu işin hesabını kitabını para ile yapamazsınız. Bütün elinizdeki imkanları seferber etmek zorundasınız. Dolayısıyla Kızılay’ın yapmış olduğu uygulamayı esefle kınıyoruz. Bundan sonraki süreçlerde böylesine afetlere karşı hiçbir prosedür beklemeden insiyatif alınarak milletin ihtiyaçlarının ivedi bir şekilde giderilmesi kaçınılmazdır. Biz Milli Yol Partisi olarak hiçbir kurumun itibar suikastine uğramasını istemeyiz. Özellikle Kızılay gibi değerli bir kurumun böylesine ithamlarla karşı karşıya kalmasını asla kabul etmeyiz. Ancak Kızılay’ın yönetiminde olanlarda kendilerini check-up etmek zorundadır. Bu ister Kızılay olsun ister başka bir kuruluş olsun, milletin ihtiyaç duyduğu anda siz yoksanız sonra da olmanızın hiçbir anlamı yoktur. Olması gereken neyse bundan sonra da onun gerçekleşmesi gerektiğine inanıyoruz.
Seçim süreci milletimizin gündemindedir
Önümüzdeki günlerde seçim süreci artık milletimizin tekrar gündemine gelecektir. İktidarın seçim sürecini açıklaması Milli Yol Partisi’nin de kendi stratejisini belirleme anlamında yakında kamuoyunda çok net bir şekilde ortaya konulacaktır. Biz temel amaç ve gayemiz olarak her zaman her fırsatta ifade ettiğimiz gibi milletimizin menfaatine yönelik hem muhalefete hemde iktidara sürekli tavsiyelerde bulunduk. Bu tavsiyelerin kimi dikkate alındı kimi kırpıldı, kimi sağından solundan başka yerlere çekildi. Ama özü itibariyle gözlemlediğimiz şey şudur; maalesef üzülerek söylüyoruz şu anda karşılaşmış olduğumuz büyük deprem felaketinden sonra ülkemizin buhrana düşmüş olduğu ekonomik sıkıntıları çözecek ne muhalefetin ne de iktidarın çözüm önerileri yoktur. Mevcut yapıyı sürdürme ve bunu daha öteleme ve sürdürülebilir bir nitelik kazandırma anlamında sürekli borçlandırma zihniyeti ile maalesef karşı karşıyayız. Biz her fırsatta şunu söylüyoruz. Hükümetin borçlanmaya ihtiyacı yoktur. Hükumet borçlanarak belli zümreleri beslemektedir. Bu zümreler milletimizin elit zümresi olarak gelirlerini ve kaynaklarını dışarı aktarmaktadır. Kurulu bir para kredi sistemi üzerinden devletin ve milletin bir köle haline getirilmesine Milli Yol Partisi olarak şiddetle karşıyız. Onun için biz Adalet, Liyakat, Üretim derken bunun asla bir borç ekonomisi içerisinde olmaması gerektiğini ısrarla söylüyoruz.
Ekonominin sürdürülebilmesi için kullandığınız finans sistemi o finans sistemindeki kaynak modelleri ve o kaynağa ulaşma yöntemleri son derece önemlidir. Bugün devlet olarak ve özel sektör olarak ve kamu sektörü olarak da maalesef finans sisteminde sürekli ağır bedeller ödeyerek ulaşıyoruz ve bir şekilde mutlaka millete ödettiriliyor. İşte biz işin başından meseleye bakılması gerektiği taraftarıyız. Yarın öbür gün milletimizin huzuruna çıkıp oy isteyecek Cumhurbaşkanı adaylarının milletin ekonomik sorununu nasıl çözeceğini açık bir şekilde ortaya koyması gerekir.
Biz şu anda millet ittifakının adayı kim olacakmış Efendim cumhurbaşkanı adayı olabilecekmiş gibi tartışmaların çok verisinde olarak Her kim olursa olsun Milli Yol Partisi de bu sürecin içerisinde mutlaka milletiyle buluşacak bir pozisyon alacaktır bizim alacağımız pozisyon inanıyorum ki bütün milletimizin dikkatini çekecektir ve belirleyici olacaktır. Biz sorduracağız milletimize bütün adaylara sorduracağız.
Siz bu milleti bu devleti borçlandırmaya devam edecek misiniz?
Hangi ekonomik modeli uygulayacaksınız?
kime bağımlı olarak hareket edeceksiniz?
Paraya nasıl ulaşacaksınız?
Dolayısıyla çözüm kaynağınızın merkezinde finansman sistemi olarak neyi uygulayacaksınız?
Millete ağır bir şeyleri ödettirmeye devam mı edeceksiniz?
Bu milleti yine bir ev alabilme hayali içerisine mahkum mü
edeceksiniz?
İşte bu mevcut sistemi şu anda siz uyguladığınız sürece ve bunun türevlerini taahhüt ettiğiniz sürece bu milletin zenginlik kaynaklarına yine bir takım azınlıklara aktaracak hale geleceksiniz. Biz açık ve net söylüyoruz ve çok net ifade ediyoruz. Borç ekonomisini değiştirdiğinizde Türkiye’deki %50’ye yakın insanımızın her biri ev sahibi olabilecek zenginliğe ulaşacaktır.
Her biri iş sahibi olabilecek bir imkana ulaşacaktır. Çünkü burada bizim yapacağımız devrimsel değişim ekonomik değişim sadece Türkiye için değil, bölgemizde de çok güçlü bir yeni ekonomik modelin ekonomik hakların oluşmasına sebebiyet verecektir biz güçlü bir üretime geçeceğiz bu güçlü üretime geçerken de bunu nasıl yapacağımızı hangi finansman modeliyle yapacağımızı üretme kabiliyeti olan insanlarımıza nasıl ürettireceğimizi çok açık şeffaf bir şekilde bütün milletimizin anlayacağı dilde ortaya koyacağız.
işte Cumhurbaşkanlığı süreci içerisinde Milli Yol Partisi de çok açık ve somut bir şekilde yapılamaz denilen olmaz denilen şeylerin bu milletin kaderi olmadığını bunların nasıl gerçekleştireceğimizi ortaya koyacağız.
Bu sürecin içerisinde kuşkusuz Milli Yol Partisi siyasi anlamda diğer siyasi partilerle de görüşecektir. Milli yol partisinin temel politikaları milletin ve devletin menfaatini olan devlet ve milleti bütünleştiren Devleti değil milleti zenginleştiren yeni model çalışmaları üzerinde onlara da teklif edilecektir Milli Yol Partisi yakında Cumhurbaşkanlığı konusundaki adaylık konusunda ki açıklamasını da sayın genel başkanımız Remzi Çayır tarafından yapılacaktır.
Bizim tek bir gaye ve amacımız vardır çok iyi biliyoruz ki bu topraklar zenginliklerle doludur ve bunu adil bir bölüşümle bütün milletimize paylaştıracağız” diyerek sözlerini tamamladı…