Milletin Hazinesinden Aldığınız Paraları Depremzedelere Verin
- 16 Mart 2023
Milli YoL Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır, Genel Merkez binasında düzenlediği haftalık basın toplantısında ülke gündeminde olan sel felaketi ve seçim süreci hakkında konuştu.
Başkan Çayır, basın açıklamasına Şanlıurfa ve Adıyaman’da sele neden olan sağanak yağışta hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dileyerek başladı. Ülkemizde yaşanan felaketlerden herkesin ders alması gerektiğini belirten Çayır şunları söyledi;
“Dün çadırlarında zor şartlarda yaşayan depremzedelerin Adıyaman’da, Urfa’da, kısmen Kahramanmaraş’ta uğradığı sel felaketinden dolayı can kayıpları oldu. İnsanlar zaten olağanüstü şartlarda yaşamaktalar. Çok büyük güçlüklerle karşı karşıyayken bu kez selin afetine uğradılar. Çadırları sular kapladı. Hatta bazı kardeşlerimizi sular yuttu ve 14 can kaybımız var. Onlara buradan rahmet diliyorum. Keşke çadırları kurarken, geçici yaşam yerlerini belirlerken dere yataklarına çadırlar ve geçici barınaklar yapılmamış olsaydı. Hâlâ ders almadığımız ortada. Hâlâ gelişigüzel hareket ettiğimiz gerçeğiyle karşı karşıya olmanın acısı yüreğimizde. İnşallah bütün olup bitenlerden bu ülkeyi idare edenler ve idare edecekler olarak hepimiz ders alır, insanlarımızı her türlü kötülükten afetten ve olup bitenden korumayı beceririz. Gerçekten insanın içini acıtıyor”
14 Mayısta seçime gideceğiz, daraltılmış bir seçim süreci var. Öbür tarafta yüreğimizin yarısı acı ve azap içerisinde. Kahramanmaraş’ta seçimi nasıl yapacağız? Adıyaman’da insanlara ne diyeceğiz? Hatay’da nasıl insanların yüzüne bakacağız? Muhalif düşünceye sahip, ülkenin sistemini değiştirmek üzere yola çıkmış bir siyasi partinin genel başkanı olarak söylüyorum. İnşallah ülkeyi yönetenler de yüzünü boyamadan giderler, gerçekleri olduğu gibi kabul edip en azından bundan sonra doğrulara sahip çıkarlar.
“14 Mayıs’ta insanlarımız, milletimiz, sandık başına vardığında iki şeyi tercih edecek“
“14 Mayıs’ta Türkiye bir karar verecek. Öncelikle yapılacak seçimin adil, adaletli, millet iradesini tam olarak yansıtması için iktidarı ve muhalefeti büyük bir çaba sarf etmeliyiz. Hiçbir zaman şu veya bu şekilde milleti yanlış yönlendirmeye, yanlış bilgilendirmeye, bir oy için yalan söylemeye gerek duymadan, siyasetin bir hizmet aracı olduğu idraki ile milletle inşallah iktidarı, muhalefeti buluştururuz. Seçim sonuçlarının da şimdiden milletimize hayır getirmesini, huzur getirmesini, bolluk getirmesini, endişe duymadan yaşam getirmesini Yüce Allah’tan diliyorum. 14 Mayıs’ta insanlarımız, milletimiz, sandık başına vardığında iki şeyi tercih edecek. Ya böyle geldi böyle gider sonuç da değişmez. İktidar değişse de değişmese de sonuçları değişmeyen o yüz yıllık aklın gereğini yapar. Yahut ‘Hayır, yeter. Böyle geldi böyle gitmesin. Ya adalet ya adaletsizlik, ya liyakat ya liyakatsizlik, ya üretim ya borçlu hayata devam etmek gibi bir tercih yapacaktır. Ya da geleceğime sahip çıkıyorum, artık süresiz siyaset hastalığının aktörleri siyaset arenasından çekilsin diyecek yahut da ne yapalım, burası Ortadoğu coğrafyası. Biz böyle gördük, böyle de gitsin diyecek. Böyle gitsin dediğinizde de şunu bilmelisiniz ki yarınınız, dünleri aratır hale gelecek. Hayat pahalı yine bizi vuracak, keyfiyet ve kefalet hayatımızın bir parçası olacak.
Hep birlikte ortak akıl yerine Allah’ın bize seçkin olarak gönderdiği son yüzyılın kişisinin ağzına bakacağız Öyle diyorlar ya!! Tövbe haşa Yüce Allah Türk milletine son yüzyılda bir lider gönderdi diyorlar. Bu ne kadar büyük bir aymazlık ne kadar büyük bir tuhaflık. Hâlbuki hepimiz insanız. Lider olanı olmayanı, muhalefeti muhalefet olmayanı, iktidarıyla herkes insan olduğunun bilinciyle hareket etse gerçekten Türkiye burada olmazdı. İnsan olmak başkasının aklına ihtiyaç duymayı gerektirir. İnsan olmak beşer olmak sonlu olduğunun idrakiyle hareket etmek demektir. Ülkeyi dün ve bugün yönetenler ne yazık ki sonlu olduklarını unuttular her şeye hâkim olduklarını her şeyi bildiklerini söyleyip durdular ve onun içinde arabayı yoldan çıkarttılar, takla attırdılar ve kaza yaptırdılar. Hiç durmadan bindiğimiz araba kaza yapıyor, durmadan yoldan çıkıyor. Bir müddet sonra yola giriyor, şoför değişiyor araba yine aynı kazayı bir daha yapıyoruz. Hatta kavşak da değişmiyor”
“Bu işin eskisi yenisi yok”
Onun için 14 Mayıs’ta geleceğinden endişe duymayan bir toplum olarak denetim hakkını kullanabildiğimiz, sorgulayabildiğimiz, soru sorduğumuz hesap sorduğumuz bir yönetim anlayışının Türkiye’de hâkim olması için milli yol milletin önüne bir seçenek koyacağız. Birileri diyebilir ki “ya daha yenisiniz durun hele”. Bu işin yenisi eskisi yok. Sözümüze, tavrımıza, sahiciliğimize, gelecekle ilgili millete sunduğumuz projelerimize ve umuda bakacaksınız. Bu işin eskisi yenisi yok. Eskiler duruyor zaten. Adam 30 yıldır genel başkan 30 yıldır muhalefet 30 yıldır orada tıkırdıyor 5-10 kişide bulmuş kendisine oradan kendisine bir yol açıyor sistemde buna cevaz veriyor.
14 Mayıs, Türk milleti için, bu coğrafya için bir dönüm noktasıdır. Ya ‘adalet’ diyeceğiz ya ‘kefalet’ diyeceğiz. Ya ‘liyakat’ diyeceğiz ya ‘mülakata’ devam diyeceğiz. Ya borçlanarak hayatımızı sürdüreceğiz yahut da üretime dönüp, üreterek büyüyeceğiz. İstihdam oluşturacağız. İşsizlerimizi azaltacağız. Gençlerimiz; Kanada’ya, Polonya’ya, Danimarka’ya gitmeden geleceklerini kendi vatanlarında kuracaklar.
“Süresiz siyaset otoriteyi getiriyor”
Biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı, partisi içinde üç dönem kuralı getirdi. Geçen baktım, yayınladıkları genelgede, ‘Üç dönem kuralına gerek yok, herkes başvurabilir’ diyor. Bitmişler, yani sıradanlaşıyorlar. Milli Yol Partisi, 4 artı 4, herkesin hayatına sokacaktır süreli siyaseti. Süresiz siyaset neyi getiriyor biliyor musunuz? Ne kadar başarılı olursanız olun, ne kadar kıymetli veya donanımlı olursanız olun, keyfiliği getiriyor. Otoriteyi getiriyor. Tekliği getiriyor. Zengin sınıf oluşmasına yol açıyor. Uzun süreli siyaseten iktidar olmuş partilere bakın, mutlak anlamda herkes kendi zengin sınıfını oluşturmuş. Milleti zengin etmek yerine partilisini sağını solunu zengin etmeye yolunu seçmiş. Bunun örneklerini 1963’ten sonra Demirel’de görürsünüz. Seksenlerde Özal’da görürsünüz. 2002’de Tayyip Bey’de görüyoruz.
Herkes sosyal tabaka olarak farklılar ama aynı halde zengin bir sınıf oluşturuyorlar. Onun için süreli siyaset gelecek, adalet ve liyakat gelecek. Bu keyfiliğe son vereceğiz, vermek zorundayız. Bu sistem riyakarlığı dayatıyor. Cumhurbaşkanı yönetim sistemi, Türk siyaset Kurumu ve siyasi anlayış riyakarlığı gerektiriyor. Çünkü yukarıya doğru yükselme milletvekili olma, genel başkan yardımcısı olma veya belediye başkanı olmak için lidere yaranmak birinci şarttır. Liderin karşısında bizim Kahramanmaraş’ın tabiriyle dombalak atarsan geleceğin güzel olur. Ama söylediğin doğru söz hakikat söz ortaya koyduğun hakikatlerin hiçbir karşılığı yoktur bu sistemde.
İki yüzlü olacaksın, inanmadığın halde inanmış gözükeceksin, kimseye güvenmediğin halde güveniyor gözükeceksin. Böyle yaparsan gelecek var, yapmazsan kapı dışarı 7 köyden değil 12 köyden de kovulursun. Bu sistem seni kovdurur. Onun için Yönetim Sisteminde ne yapmış? Cumhurbaşkanlığı yani yürütmenin başını kim seçiyor? Halk seçiyor. Yönetimde istikrar oluyor mu? Oluyor. Yani hiçbir parlemento denetimine tabi olmadan 4 yıl 5 yıl ülkeye yönetiyorsun. Peki öyleyse, yönetimde istikrar varsa baraj %7 baraj neyin nesi?
Darbeci Kenan Evren %10 barajı niye getirdi biliyor musunuz? Güya koalisyonlar olmasın, hükümet derhal kurusun diye. E şimdi koalisyonları daha parlamentoya girmeden önce kuruyorlar. Herkes kuruyor. İttifakların adı ne? Eskinin koalisyonu.
Kimin Cumhurbaşkanı olacağını kimin yardımcı olacağını kimin bakan olacağını şimdi herkes aleni bir şekilde açıklıyorlarsa değişen ne oldu? Hiçbir şey. Yüzde 7 barajı neyin nesi? Yüzde 7 barajını bile bu ülkede tenkit etmemiş hiç kimse kalmamış. Rahmetli Erbakan muhalefetteyken %10 barajı zulüm dedi. Özal baktı ki zayıflıyor %10 barajı kötülük dedi. Sonrasında Tayyip bey Refah Partisi’ndeyken %10 barajı bu milletin önüne konmuş bilmem nedir diye tarif etti. Muhalefetteyken %10 barajı zulüm oluyor, iktidar olunca halim oluyor. Ne ilginç değil mi? Türkiye’de siyaset riyakarlıktır. Türkiye’de cari olan siyaset menfeâtciliktir. Şunu bir daha söylüyorum halk duysun. Bu siyasetle adını sanı ne olursa olsun bu sistemle vardığınız yer gerçekten Türk milletinin refahı Türk milletinin felahı değil, bir grubun mutluluğudur. Bu riyakar sistemi ortadan kaldırmak Milli YoL’un görevidir. İşte onun için “bir şey değişecek her şey değişecek” dediğimiz topyekün bu sistemdir. Yoksa sadece Cumhurbaşkanlığı sistemi kast etmiyor. Bu sistem değişecek her şey değişecek Allah’ın izniyle bu riyakar sisteme de artık son vermek bizim boynumuzun borcudur.
“Milletin Hazinesinden Aldığınız Paraları Depremzedelere Verin”
Seçim öncesi tüm partilere seslendiğini ifade eden Çayır, “14 Mayıs’a giderken bütün partilere sesleniyoruz; milletin parası ile siyaset yapanlara sesleniyorum. Hazineden para alıp millete caka satanlara sesleniyorum. Bari bu seçimde azıcık yüreğiniz, insanlığınız, vicdanınız varsa milletin parası ile siyaset yapmak yerine milletin parasını millete geri verin, depremzedelere verin. Aldığınız milyarları, milyonları bayrak yapmayın. Bayrak asıp bu acılı milleti biraz daha hüzne boğmayın. Araba dolaştırıp bangır bangır dolanmayın. Zaten eşit şartlarda yarışmıyor hiçbir şey. Gücü olan alıyor götürüyor sokaklara hâkim oluyor, sese hakim oluyor, otobüse hakim oluyor, televizyona hakim oluyor. Güçsüzlerin orada bile hali zorda. Haklı olduğun halde manen güçlü olduğun halde bu riyakâr sistemde geride kalıyorsun. Onun için bir daha söylüyorum. Milletin hazinesinden aldığınız paraları depremzedelere verin. Vermezseniz iki yüzlüsünüz. Fakir fukara zor şartlarda çadırlarda yaşayan kardeşlerime kravatlı mıravatlı zontur laflar söyleyip acıyı paylaştığınızı söylersiniz. Bir saat iki saat turistik gezdikten sonra evinize dönersiniz. Milletin parasıyla da hayata devam edersiniz. Bu riyakarlığı bu üçkağıtçılığa da son vermek zorundayız. Vermezsek halimiz değişmez. Başka yollarda yok artık. Biz Milli Yol Partisi olarak sistemi değiştireceğiz, her şeyi değiştireceğiz” dedi.
Borç Bakanlığı kursan da borçları yönetemezsin
Belki de dünya üzerinde Borç (Borçlanma) Bakanlığı kurmuş tek milletiz. O günkü şartlarda bu durum izah edilebilir. Osmanlı Balkanlarda, Yemen’de ve birçok yerde savaşıyor. Askerlik yaşı 13-14’e hatta 12’ye inmiş. Böyle bir neslin mücadelesinde millet zor duruma düşmüş dışarıdan borç almak durumunda kalmış ve Borç Bakanlığı kurmuş. Çünkü aldığı borcun da bir yönetimi olmuş. Orda bir mecburiyet belki vardı. Şimdi Borç Bakanlığı kursan borçları yönetemezsin. O kadar borçluyuz ki dışarıya. Güney Kore’den Amerika’ya, Amerika’dan Almanlara, Almanlardan bilmem nereye kadar rengarenk bir borç sarmalımız var. Borçla ülkeyi büyütemezsin. Harcayarak büyüyen tek ülke biziz. Üretmeden harcamayla büyüme olmaz, şişkinlik olur. Paran yok ama durmadan harca. Sonra nereden alacağım de? Gideceksin efendilerden durmadan borçlanacaksın. Adına da büyüme diyorlar. Milleti kandırmayın. 5 yıl, 5 gün, 10 gün daha fazla ülke yönetimde kalacağım diye gerçekleri milletle niye paylaşmıyorsunuz? Bu işin formülü ne kadar adalet, ne kadar özgürlük ne kadar üretim o kadar büyümeyseo kadar mutluluk o kadar refahtır. Herkesin bilmediği veya sihirli bir formül yok.
“Siyasi Partilerle Görüşmeler Devam Ediyor”
Seçimlerden önce farklı birçok parti ile görüştüklerini söyleyen Remzi Çayır; “Yaklaşan seçimlerden önce, farklı görüşe sahip partilerle birlikte yol yürümenin, Milli Yol’un önderliğinde, Milli Yol’un cumhurbaşkanı adaylığı etrafında, Milli Yol’un kuracağı yapı içerisinde yer almaları için beraber yürümek için birçok parti ile görüştük. Her partide ifade ettiğimiz gibi, kırmızı çizgimiz, Muhsin Yazıcıoğlu’nun davasıdır. Muhsin Yazıcıoğlu’nun davasını örten zihniyetle Milli Yol Partisi’nin bir arada durma şansı yoktur. Muhsin Yazıcıoğlu’nun davasını kapattıran, 14 yıldır davayı bir türlü açmayan zihniyet, güç ve odaklarının amaçlarının ne olduğunu bilmekteyiz. Bizimle yol yürümek isteyen, bizimle görüşmek isteyenlerin bilmesi gereken bir şey var. Muhsin Yazıcıoğlu davasını dava bilmemiş ve davanın takipçisi olmamış hiç kimseyle beraber olmayız.
Çok netiz. Suikast davasının şu anda tek siyasi takipçisi, Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşları Milli Yol Partililerdir. Siyasetten veya siyasi beklentilerimizin temelini bu anlayış oluşturacaktır. Hiçbir zaman Milli Yol Partisi, yarına ait günlük işlerin içerisinde olmayacaktır. Yüce hedeflerimiz, ideallerimiz, dünyayı adaletle yönetme, Türkiye’ye adaletle buluşturma hayallerimiz ve ideallerimiz davamız var”
Ülke yönetenler helalleşmesi, yaptıkları yanlıştan sonra istifa etmesidir…
Türk siyasetinde gerçekten çok önemsediğimiz zaman zaman ortaya çıkan helalleşme talepleri var. CHP Genel Başkanı sayın Kılıçdaroğlu bunu başlattığında yani dönüp dünlerle ilgili yüzleşme isteğini toplumla paylaştığında gerçekten çok büyük bir seviş ve takdirle karşılamıştır. Siyasiler yaptıklarıyla kalırlar yaptıkları yanlışları kötülükleri veya aksaklıklarla ilgili yüzleşme gereği duymazlar. Herkes yaptığının yanına kar kaldığı bir sistemde yaşar. Hiçbir zaman dönüp ben burada hata yaptım. Ey millet şurada hata yaptım sizin de şu veya bu şekilde yüzleşmek istiyorum diyen siyasi anlayış yoktur. Bunu başlattığı gün sayın Kılıçdaroğlu’na gerçekten helal olsun iyi yapıyor. Çünkü dünkü CHP ile yüzleşiyor yaptıklarıyla, milletle barışmak istiyor demiştim. Ama keşke sonunu getirebilseydi orada kaldı. Onu devam ettiremedi. Aynı şeyi bugünlerde Sayın Tayyip Erdoğan yapıyor? Nasıl yapıyor?
15 Temmuz darbesi olduktan sonra döndü millete; ben aldanmışım önce Allah’tan sonra milletten af diliyorum dedi. Şimdi bunun birey olarak anlaşılır tarafı var. Sen tutarsın kul hakkı anlamında Ali ile Veli ile deli ile helalleşebilirsiniz. Ama ülkeyi yönetenlerin helalleşmesi böyle olmaz. Ülke yönetenlerin helalleşmesi yaptıkları yanlıştan sonra, kırk bin kişi öldükten sonra, 15 Temmuz’da Amerikancı darbe kafamızda boza pişirirken istifa etmesini bileceksin. İstifa etmeden hiçbir şey olmamış gibi sadece milletten af dileyerek aman dileyerek hayatına devam eden anlayışların oluşturduğu bir güzellik olamaz.
En nihayetinde depremde geç kaldıklarını depremde yanlış ve aksaklıklar olduğundan ötürü Adıyaman halkını önceleyerek depremzedelerden ve milletten helalliktir dedi. Bitmiyor ki. Yaptığı yanlışın bir tanesi, iki tanesi, üç tanesi yok ki millet nasıl sana hakkını helal etsin. Sebep ne? Millet ölmüş, her evde bir acı var. Koşmussun Antep’e, koşmuşsun Maraş’a, Hatay’a kürsüler kurmuşsun milyonlara mal bağışlar gibi imar affı bağışlamışsın. Oy almak için size müjde getirdim ey halkım ey Kahramanmaraşlılar ey Hataylılar! İmar affı getirdin. İmar affı sahtekarlıklara ruhsat vermek, gecekondulara ruhsat vermek kendi mezarımız olacak evlere ruhsat vermektir. Bunları yapmıştır bunlarla övünmüştür.
Bundan dolayı helallik mi olur, yoksa istifa mı olur? Hukukun üstün olduğu ülkede bireyin olduğu ülkelerde istifa olur. Bizim gibi masal ülkelerinde belki helallikle işi geliştirir. İşte böyle buna son vereceğiz. Kim ne yaparsa yapsın nasıl ki doğrunun iyiliğin karşılığı var. Kötülüğün yanlış yönetimde karşılığı olacaktır. Hesap verebilir bir Türkiye inşa edeceğiz. Hesap veren bir Türkiye inşa edeceğiz. Millete hesabını veren siyasetçilerin olduğu, süreli siyasetin hâkim olduğu adaletin hâkim olduğu bütün Türkiye inşa edeceğiz. Hırsızlık yapanın sadece işine son verip evine göndermeyeceğiz. Mahkemenin önüne koyacağız. Ticaret bakanı bakan sıfatıyla milletin malını çalarken hadi git evine demeyeceğiz, hesap ver diyeceğiz. İsterse babamızın oğlu olsun.
Veda hutbesinde olduğu gibi böyle yaparsak ülke gelecek kazanır, böyle yaparsak geleceğimiz aydınlanır. Böyle yaparsak Türkiye büyür millet huzurlu olur. Yapamazsak ne olur? İşte dün neyse yarın da o olur. Sadece isimler değişir cisimler değişir, hiç bir şey değişmez.
Senin kurduğun çadırda yaşamak zor…
Çadırları kurarken bile doğru yerlere kuramadığımız için 14 canımız gitti. Onlara bir daha burada huzurlarında Allah’tan rahmet diliyorum. Geride kalanlara sağlık dilerim. Depremde iç içe yaşayan kardeşlerimle beraber yaşadık. Onların yaşadığı yerde yaşadık. Çünkü hepsi akrabamızdı, hepsi kardeşimizde hepsi sülalemizdi, hepsi hemşerimizdi, hepsi Türk milletiydi. Dolayısıyla şu anda yaşadıkları o acıyı biliyorum. Çadırda yaşamak zor. Senin kurduğun çadırda yaşamak daha zor. Çamura bulanmış insanlar ve çamur içerisindeki çadırlar bunların hepsini açıp şurada hissediyorum. İnşallah ders alarak millet bize yetki verirse asla ve asla milleti aldatmayacağımıza milleti gerçeklerle buluşturacağımıza ve millete hesap vereceğimize sistemi bu şekilde kuracağımıza söz veriyorum.
Bütün partilerin birbirleriyle görüşmesi demokrasinin zenginliğidir, bu ülkenin güzelliğidir. Herkes herkesle konuşmalıdır. Şiddete başvurmayanları, şiddeti araç olarak kullanmayanları, kavgacıları hariç tutuyorum. Hainleri ayrıştırarak söylüyorum. Bu ülkede yaşayan bu ülkenin hayrını isteyen birliğini dirliğini isteyen herkes millet için birbirleriyle görüşmelidir. Kendisi için değil milletin istikbali milletin mutluluğu için görüşmelidir. Kendi partilerin geleceği için değil kendi bireylerinin geleceği için değil. İnşallah bu anlamda Milli Yol Partisi bir örnekli teşkil edecektir.
Sosyal güvenlik kurumunda ki bir çarpıklığı dile getirerek geçen gün dernekleri bizi ziyaret etti. Bunu dile getirmek bir vicdan borcumuzdur. Uygulamalarından ötürü gece gündüz çalışıp kazanılmış hakların iadesi ile ilgili çalışanların hükümetten ve kamuoyundan ricası var. Yanında çalışan temizlik işçisinden, güvenlik işçisinden daha az maaş alan müdürler yöneticiler var. Bu çarpıklığı 666 sayılı yasa ve kanun hükmünde kararname ile geçmişte kazanmış hakların yok edildiğini ifade ediyorlar. Bu çarpıklığın derhal gidermesi adaletin ve vicdanın gereğidir. Bu konuda bir düzenleme yapılır. Duygu ve düşüncelere hepinize saygılar sunuyorum. Rabbim milletin kazandığı bir seçimi bize yaşatsın. Rabbim fakir fukaranın mutlu olacağı bir seçimin Türkiye’nin yolunu açsın bütün dileğim bu. Hepinize saygılar sunuyorum” diyerek sözlerini tamamladı…
***